YAĞMUR


Ey yağmur,
Rahim’dir,
Her damlan.
Rahman’dan iner her nur.


Ağaçlar, otlar, tüm nebat,Yaratan’ına muhtaç kaldı,Yaratan’ına hasret…Yağ ki saçılsın çorak toprağa bereket,Yağ da filizlensin dünyada,Taze ve diri bir hayat…
Ey yağmur,
Yer gök susuz…
Çakıldı kaldı ufka bakan gözler,
Kaç gecedir,
Bak, çiçekler, böcekler uykusuz…
Balıklarda son bir umut,
Yolunu gözler.
Hani zamandır yem yerine,
Kurtlar, kuşlar seni arar;
Esen yele seni sorar oldu.
Neredesin gel gayrı…


Açmış ellerini tüm mahlûkat,
Allah’tan diliyor rahmet.
Bulut bulut kaynasa da kâinat,
Düşmüyor yere bir damla bereket.
Anneler ayrı, bebekler ayrı,
Vuslat için dudakları duada,
Neredesin son bir medet,
Gel gayrı!


Yağmıyor yine yağmur,
Düşmüyor yine damlalar;
Ama boşalmasa da sağanak sağanak,
Bak dökülüyor gözlerimizden yaşlar.
Neredesin gel gayrı,
Kurtulup küfürden,
Şükre yönelsin dağlar, taşlar…
Yağ ki yağmur,
Aksın ruhumuza yapışan çamur,
Yıkansın puslu gökyüzü,
Gençleşip coşsun şu pısırık, pis hava.
Ah, bir yunsak,
Elimiz yüzümüz olsa ak pak,
Cennet gibi kokar işte o zaman,
Tazelenen bu mübarek toprak.
*
Sevgi ol, yağ da,
Yıkansın yüreklerimiz,
Kokmasın yeryüzü kan.
Merhamet ol yağ da,
Dolaşsın damarlarımızda şefkat,
Hâkim olsun beş kıtaya sükûnet.
Akıl izan olup yağ da,
Doldursun göğüs kafesini iman.
İlim irfan olup yağ da,
Korksun yaratılan,
Korksun yine Yaradan’ından;
Belki kurtulur her türlü fuhuştan,
Kurtulur insanlık o zaman…


Sır değil sendeki nur,
Umudumuz senden sadece su değil,
Çisil çisil yağ yağmur,
Sızar belki gönlümüze,
Sızar özlediğimiz o bir damla huzur…


Necip ZEYBEK
Leia Mais

Sen Gidince Efendim (Peygamber Efendimize Yazılan Bir Şiir)




Sevgili!
Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.

Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim, duyar misin sesimizi?..

Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde
hilal.
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme, biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik.
Aldandık, hep aldandık.
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;

sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...

Sana muhtacız...

Sana en fazla muhtacız...
İskender PALA

Leia Mais

İstanbul'u Düşünüyorum



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

Önce hafiften bir rüzgar esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda,

Sucuların hiç durmayan çıngırakları

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.

Ağlar çekiliyor dalyanlarda;

Bir kadının suya değiyor ayakları;

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Serin serin Kapalıçarşı

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

Güvercin dolu avlular

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Başımda eski alemlerin sarhoşluğu

Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;

Dinmiş lodosların uğultusu içinde

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir yosma geciyor kaldırımdan;

Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.

Bir şey düşüyor elinden yere;

Bir gül olmalı;

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.



İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;

Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;

Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

Kalbinin vuruşundan anlıyorum;

İstanbul'u dinliyorum.


Orhan Veli KANIK



Leia Mais

Bildiğim Bir Şarkı Var





Merhametsiz karanlık içindeyim

Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum

Mavi denizlere mor dağlara karşı

Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum


Bütün şarkılar gibi kederli

Sokaklar, caddeler, evler bomboş

Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

Akıtır taşa, toprağa kanımı

Dünya seninle aydınlık ve güzeldi


Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı

Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı

Yanmaz elinin değmediği ışıklar

Gel, o şarkıyı beraber söyleyelim

Tut ellerimden beni aydınlığı çıkar

Tut ellerimden beni aydınlığa çıkar


Yumdum gözlerimi seni düşünüyorum

Mavi denizlere, mor dağlara karşı

Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum
                          

Ümit Yaşar Oğuzcan
Leia Mais

SENİ BEKLEMEK

Leia Mais

EY HAYAT!



Düz yolları sakladın, çıkardın yokuşları
Hamal gibi sırtıma, yük ettin acıları

Payıma düşürdüğün; hazan sarısı renkler
Her köşe başında, kederler yolumu bekler

Sancılı yanlarınla, hep kahır çekiyorum.
Benimle derdin ne? Onu da bilmiyorum.

Nerdesin diye sordum? Kaf dağını gösterdin.
Zümrüdü Anka’ya bin; seni getirsin dedin.

Dedim ya Ey hayat! Bu aralar yordun beni,
Tercih et dedin; elbise yerine kefeni

Sevinme! Yorgun sabırla, yokluğuna inat!
Tırnağımla yapıştım, Varlığına ey hayat!


Mehmet Orhan DURDU
Leia Mais

Hz. Mevlana ve şems-i Tebrizi



Sana affedilmeyecek kadar büyük hata yapan birine akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan
Bütün samimiyetinle AFFET.
Hissedilen her şeyi arşivleyen KADER 
kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir...
... Şems'i Tebrizi

Ne olursan ol, Göründüğün kadarsın. Nasıl görünürsen görün; Karşıdakinin seni gördüğü kadarsın.
~ Mevlana ~


Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. 
Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, 
kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup 
yeni bir gül olduğunu hatırla...!

~Mevlana~

Sen benim gönlümde oldukca,yemendede olsan benim yanımdasın...
Eğer sen benim gönlümde değilsen, yanımdada olsan yemende sayılırsın. . .
~Mevlana~

 Sesini değil, sözünü yükselt! Yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüleri değil!..
~Mevlana~

Ey yiğit! Yazgıya bahane bulma,
Yükleme kendi suçunu başkasına.
Suçunu gör, dönüp de etrafında kendinin.
Kendindendir, gölgeden değil çektiklerin.
Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin?
Ne ektinde ektiğini biçmedin?
Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar.
Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.

~Mevlana~
Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. 
Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, 
kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup 
yeni bir gül olduğunu hatırla...!

~Mevlana~
 

Ben dostlarımı ne akıl ne kalbimle severim
Olur ya kalp durur, akıl unutur
Ben dostlarımı ruhumla severim
O ne durur, ne unutur..
~Mevlana~

Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar.
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli 
~Şems-i Tebrizi~

Kanat vardır doğan’ı sultana götürür, kanat vardır kuzgun’u leşe getirir…
Bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir,,
Tenini besleyip geliştirmeye bakma, çünkü o sonunda toprağa
verilecek bir kurbandir. Sen gönlünü beslemeye bak! Yücelere gidecek, şereflenecek odur.
~Mevlana~


Ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var.
Karanlığa doğru yürüme, güneşler var. 
~ Mevlana~

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
Şems-i Tebrizi
 Dert etme can! Görebiliyorsan, Dokunabiliyorsan, Nefes alabiliyorsan, Yürüyebiliyorsan, Ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana Elinde olanlardan bahset can!…Üzülme Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğini her ne ise Bir bakarsın yağmurlu bir gecede Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış. .Bil ki Güzellikler de var bu hayatta Gel ...git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?“ Hüzün olgunlaştırır”“ Kaybetmek sabrı öğretir unutma...  ~Mevlana~

Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

~Şems-i Tebrizi~
Yoksulluğu anladık da sevmek neden kıt kanaat; Yoksa yürekler mi yoksul kimler biçmiş Aşk'a fiyat.. 
~Mevlana~


" Ey dost, canı sen aldıktan sonra, ölmek şeker gibi tatlı. 
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlı." 
~Mevlana~

Başkalarının bahtiyarlığına imrenme. 
Çok kimseler var ki, senin hayatına gıpta ediyorlar HZ.MEVLANA..


Ey gönül! Anlamayanlar seni üzerler, 
rahatsız ederler; hatta seni deli, divane ederler, elini ayağını bağlarlar.
Sen içi tatlı, özlü bir yemişe benzersin, bu yüzden seni hep kırarlar… 
~ Mevlana~

Nerede bir dert varsa, deva oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar.
Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar?
Gülmeler, ağlamalarda gizlidir. Ey sâf ve temiz kişi! Defineyi yıkık yerlerde ara!
Kardeş, duadan ayrılma! Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla bir işin yok senin!
 Hz Mevlânâ- Mesnevî
 

"Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır." 
~Mevlana~
 

Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. 
Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, 
cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, 
hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
~Şems-i Tebrizi~
 

Ey Gönül!! 
Şimdi sorarım sana, hangi Aşk daha büyüktür? 
Anlatılarak "DİLE" düşen mi.. anlatılmayıp "YÜREK" deşen mi?
Mevlana


İnsanlarda Güzel Olan Yüzdür , Yüzde Güzel Olan Gözdür.. Ama İnsanı İnsan Yapan Aslında Ağızdan Çıkan Sözdür.!
~ Mevlana~
 

İnsanlar başkalarının kusurlarını görmek hususunda keskin gözlere sahip
kartallara benzerler. Kendi kusurlarını görmekte ise başını kuma gömen
deve kuşuna.
Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, orada senden başka diken bulunmaz.
                                                  Hz. Mevlana

İnsanın terbiyesi Öfkeliyken belli olur ... İnsan olan tartışırken bile saygısını Korur !..
~ Mevlana~
''Mum olmak kolay değildir... Işık saçmak için önce yanmak gerek.” 
~Mevlana~


Yaşamak direnmektir, sevmek güvenmektir. Şunu unutma: İnsan çoğu zaman dünyanın hakimi, bazen de küçük bir kalbin esiridir. 
~Mevlana~


" Ey dost, canı sen aldıktan sonra, ölmek şeker gibi tatlı. 
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlı."  ~Mevlana~


Ey gönül  
Sakın umutsuzluğa düşme ..
Ele geçen şeyin tadı  tuzu  değeri oraya varmak için çekilen yol zahmeti kadardır. 
Çölün tozunu yutmayan  dilini dudağını çöl güneşinde çatlatmayan Zemzemin lezzetini bilemez 
Ömür boyu hayalini kurmayan Kabenin kadrini tartamaz.
O halde önce yan ki su seni kandırsın 
Acık ki ekmek damağında bir lezzet bıraksın.
Özle ki bulduğunda gerçekten bulmuş olasın..

~ Mevlana~

Aldırma söylenenlere; varsın, görenler seni bir ot sansın. Sen gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın. .~ Mevlâna ~

Kalp Ruh' a demi ki:"ben severim, aşık olurum ama nedense acısını sen çekersin..”
Ruh da ona cevap vermiş;   "Sen yeter ki sev ben acıyı da çekerim çileyi de."  (Hz. Mevlâna )


İki parmağının ucunu gözüne koy. 
Bir şey görebiliyor musun dünyadan? 
Sen göremiyorsun 
diye bu âlem yok değildir.”
                         ~ Mevlana~


''Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?''

ŞEMS-İ TEBRİZİ

" Söz vermek bir mana ise "Sözü Tutmak" bin bir mana...!!! 
Herkes söz vermesini bilir ama "Şeref" yürekli olana.. Hz Mevlana

 Ey şaşırmış gönül! 
Dosta, candan giden bir yol vardır. 
Ey yolunu kaybetmiş kişi! 
Dosta apaçık da, gizli de bir yol vardır. 
Eğer altı yönden de, senin yolunu keserler, kapatırlarsa korkma, 
çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol daha vardır.

Mevlana
"Bildiklerini anlat, ama aklı vermeye kalkma, anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma. 
Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez, çok konuşmakta çok şey bildiğini göstermez. Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmekte korkaklıktır. 
Cesaret akıldan gelirse cesarettir, bilgisizlikten gelirse cehalettir... 
~Hz. Mevlana~ 
 

Sen verdikçe dost görünen çok olur. İste de gör hepsi birden yok olur! Sen kendi kendine yetmeyi öğren, Tüm dünyanın malına gönlün tok olur. . . ! ~Mevlana~
 

''Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük; bir başka bahar için sadece yaprak döktük''
~Mevlana~
 

Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir. .

Anladım ki gönül çuvalımda ki, Kelimeler sana yetmez..Oysa gönlüm güzel olmazsa Bahçemde bir gül dahi bitmez..  Ey Sevgili, Senin "Aşkın" daim olsun, Benim yaram olsa da fark etmez. . .

! ~Mevlana~
“Söz söyleyen kemal sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur. Herkes orada gıdasını bulur.”   ~Mevlana~
Hadi yaramı sarmaya merhemin yok. Yalandan da olsa gönül alamaz mısın..?  ~Mevlana~
Bin "SENE" de okusam.. ne "BILIYORSUN" diye sorsalar bana? "HADDIMI" Bilirim derim. . . ! ~Mevlana~

" Kapı açılır sen yeter ki vurmayı bil,
Ne zaman açılır bilemem,sen yeter ki o kapıda durmayı bil..  
H.z Mevlana "


" Rüşvet alan para pul padişahı değiliz. 
Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz.  ~Mevlana~

Bir Şey Yap ..  Güzel Olsun. 
Çok Mu Zor? O Vakit Güzel Bir Şey Söyle. 
Dilin Mi Dönmüyor? Güzel Bir Şey Gör. Veya; 
Güzel Bir Şey Yaz. Beceremez Misin? 
Öyleyse Güzel Bir Şeye Başla... 
Ama Hep Güzel Şeyler Olsun.
Çünkü "HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA...
~Şems-Tebrizi~


" Mevlana der ki; “Marifet nedir bilir misin? 
Taşlara bakan gözlerin çiçekleri görmesidir..


" Gözyaşının Bile Görevi Varmış.. 
Ardından Gelecek Gülümseme İçin Temizlik Yaparmış. . . ! 
(Hz Mevlana) "


" Hak Yolunda İlerlemek Yürek İşidir , 
Akıl İşi Değil. Kılavuzun Daima Yüreğin Olsun,
Omzun Üstündeki Kafan Değil !~Mevlana~

Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların, istesem bir anda temizlemesini de bilirim... Ama bunca sahteliğin benim samimiyetime ihtiyacı var. 
~Mevlana~


Demiş ki Mevlana; 
Yolda iki kişi karşılaşınca sadece selamlaşıyorlarsa; onlar tanıdıktır,
Yolda iki kişi karşılaşınca selamlaşıp hal hatır soruyorlarsa; onlar arkadaştır,
Yolda iki kişi karşılaşıp  sohbetlerine kaldıkları yerden devam ediyorlarsa; onlar dosttur.

İki parmağının ucunu gözüne koy. 
Bir şey görebiliyor musun dünyadan? 
Sen göremiyorsun 
diye bu âlem yok değildir.”
                          Mevlana


Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa.. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet; Çünkü hayat çok kısa.
~Şems Tebrizi~


Duydum ki kapıma gelmiş, tokmak olmadığı için kapıya vurmadan geri dönmüşsün. Bilmez misin, kalp kapısının tokmağa ihtiyacı yoktur; o ancak içeriden açılır... (Hz. Mevlana)
Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde, SAKIN PES ETME !! Çünkü işte orası "gidişatın" değişeceği yer ve zamandır...
~Mevlana~


Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır, ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. Her iki yolda da tek bir gerçek olacak; CANIN ÇOK AMA ÇOK ACIYACAK! (mevlana)


Herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça bir habbesin, bir zerresin, Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, hakat herkesle birleştin kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! (Hz. Mevlana)


Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır. Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir.” 
~Mevlana~


Misafirsin bu hanede ey gönül,  umduğunla değil bulduğunla gül, hane sahibi ne derse o olur ne kimseye sitem eyle ne üzül...
Mevlana..

''Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?''
ŞEMS-İ TEBRİZİ
Mevla'nın her şeydeki sırrı sabırdır... 
Acıya sabredersin adı metanet olur, insanlara sabredersin adı hoşgörü olur, dileğe sabredersin adı dua olur, duygulara sabredersin adı gözyaşı olur, özleme sabredersin adı hasret olur, sevgiye sabredersin adı aşk olur...

(Hz. Mevlana)

"Ne fark eder ki bir kör için elmas da bir cam da. Sana bakan bir kör ise sakın kendini camdan sanma! " 
~Mevlâna~

"Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle.. Dikiş tutmuyorsa şayet, söylenmeyi bırak; sus, kalbinden geçmeyeni diline değdirme...''
~Mevlana~
Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur. . . ! ~Mevlana
 

“Hayalin, değersiz şeyleri altın yapan bir simyadır.”  Mevlana
 

Maldan, sanattan neyin varsa onların önü, bir istek, bir düşünce değil miydi?» Mevlana

Mecnun değilim dost ; Lakin çağırırsan çöllere gelirim.  Sana yalan halde gelmem toplarım özümü yalın halde gelirim. Kapıyı çaldığında "kim o ? "dersen ; ben olmam kapında sen olur gelirim.  Sen gel de yeter ki yola yük olmam yol olur gelirim..." 
~MevLâna~


Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder,hem kendini...
Dibini görmediğin suya dalmadığın gibi,  emin olmadığın sevgiye teslim etme kendini...

Hz.Mevlana...

Ey can;  hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer verme; ya onu kaybedersin,
ya da kendini mahvedersin...

Hz. Mevlana...

Gündüz gibi parlamak istiyorsan...
Geceye benzeyen varlığını yak!

Hz. Mevlana...

Beni bir ben bilirim birde Yaradan.
Bana bir ben lazımım birde;
Anlayan...

~Mevlana~
Lisânı ağızda olanı değil, lisânı gönülde olanlara yâr et bizi... Tebessümü simâsında olanı değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi... Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi!.. Mevlana

Bir bakışın manası, hiçbir lisanda yoktur,  Bir bakış, bazen şifa, bazen zehirli oktur.  Bir bakış, bir aşığa neler neler anlatır; 
Bir bakış bir aşığı senelerce ağlatır...

Hz. Mevlana...
Ey burnu kanasa hemen kadere küsüp yüzünü ekşiten! Gülden hiç ders almıyor musun? Bütün yaprakları tek tek yolsan gül yine de gülmekten vazgeçmez. Hâl'e razı oluş şükürdür. Gül de daimi bir şükür makamındadır. Hem bilmez misin ki başına gelen sıkıntılar aslında daha büyük bir sıkıntıya set olur da başındaki belayı def ederler. O halde yüzün gülsün.!! Mevlana

Aşk, davaya benzer.
Cefa çekmek de şahide.
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın!..

Mevlana


"Gönlüm Dilime Dargın, Dilim Gönlüme... 
Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için Kızarken Dilime...
Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme..."

 (Hz.Mevlana)? "
Leia Mais

ADHOOD

Pages

 
Free CSS Template by CSSHeaven.org TNB